24 Ekim 2020 Cumartesi

ışıl 36-40

 

Volkan başını sallayarak onayladı ve telefonunu çıkarttı. Arayan İdil’di. Onun aradığını görünce telefonu açmadı.

Haluk:

“Hayırdır kanka, kim arıyormuş?”

Su:

“Dur bir tahmin edeyim! Aramasını en son beklediğimiz karakterli, akıllı kişi mi bu yoksa?”

Volkan:

“Haha! Evet dostum doğru tahmin!”

Işıl:

“Bari gurur yaptığıyla kalsaydı. Az önce ne diyordu, şimdi ne yapıyor… Cidden dengesizmiş.”

Haluk:

“Haha! Aşk bu aşk!”

Volkan:

“Yahu ne aşkı! Bana küfretmek için arıyordur. Hiç uğraşamam.”

Su:

“Ama belki yine de dinlemelisindir. Söyleyecek önemli şeyleri olabilir.”

Volkan:

“Su, gerçekten gerek yok. Benim vicdanım rahat. Onu yarım bırakan ben değilim, bana saygı duymayı bile becerememiş birisi İdil. Benim değer verdiğim kişilere böyle bilinçsizce saldırırken aklı neredeydi?”

Su:

“Haklısın Volkan. Bırak gitsin yoluna. Henüz çok genciz. Verdiğin değere layık olacak biri çıkar elbet karşına.”

Volkan tebessüm ederek:

“Evet Su. O güne dek beklemeye hazırım ben. Yeter ki çekinmesin benden, inansın bana.”

Işıl:

“Volkan bence çok fazla olumsuzluğa odaklanmamalısın. Sana yakışan biri mutlaka karşına çıkar.”

“Çıkar ışıl… Mutlaka çıkar… Hatta çıkmıştır bile belki ama daha farkında değilizdir.”

Işıl:

“Evet. Belki tanımışsındır bile onu. Sadece sabır göstermelisin biraz.”

“Göstereceğim. Bekleyeceğim. Emin ol.”

Haluk:

“Oğlum buldun da bizden mi saklıyorsun? Ne oluyor? Anlamadım ben.”

                Volkan haluk’a yanıt vermek istedi, vücudunda adrenalin hormonu iyiden iyiye artmıştı! Kalbi hızla çarpıyordu… Acaba o an, orada o kişinin ışıl olduğunu söylese ne yaparlardı? Düşünceler içinde:

“Sence bilsem, bulsam onu bir dakika durur muydum?”

Haluk:

“Belki karşılaşmışızdır da farkında olmayabiliriz demiştin ama doğru tabi.”

Su:

“Daha erken volkan… Gidecek çok yolumuz var. Kimleri tanıyacağız, kimleri seveceğiz. Kim bilir kimlerle evleneceğiz…”

Volkan:

“Eniştem ve teyzem birbirlerinin çocukluk aşklarıymış. Artık öyle ilişkiler çok nadir oluyor ama imkânsız değil işte. Bekleyelim, görelim neler yaşayacağımızı.”

Su:

“Ay ben 60 sene boyunca aynı kişiyle olmak istemezdim!”

Işıl:

“Eğer karşındakini bu yaşta bile vazgeçmeyecek gibi sevebilirsen, onunla ölebilirsin bile bence.

Volkan:

“Ve sıkılmayı aklına bile getiremezsin…”

Su:

“Of içimi kıydınız! Ne heyecansızsınız, yeni yeni insanlar tanımaktansa, bu yaşta başınızı bağlamaktan söz ediyorsunuz!”

Haluk:

“Evet gençler ssu haklı. Daha çok genciz. Bunları düşünmeye daha çok zaman var.”

Işıl:

“Eh zaten bunları düşünen akranımız kolay bulunmaz. Hayattaki geçici hevesleri tatmak istemeniz normaldir. Ama işte benim hep özendiğim şeylerdir böyle ilişkiler.”

Haluk:

“Aman be ışıl! Üç sene sonra kucağında çocukla görmek istemem seni!”

Volkan:

“Eğer bunu hak edecek birini bulursa, neden olmasın ki?”

Su:

“Baksanıza, siz ikiniz evlensenize?”

Haluk:

“Haha! Bizim dilimize düşmenin bedeli nikâh masası!”

                O an çağın ve ozan da muhabbete katılmaya geldiler. Ozan:

“Ne kaynatıyorsunuz sabahtan beri. İdil konusu mu halen?”

Haluk:

“Yok be ozan, o terk etti sevgilisini. Biz senin kardeşini evlendiriyoruz.”

Işıl:

“Haluk bırak saçmalamayı. Ozan da benim bu düşüncelerimi yadırgamaz. Aynı düşüncede olan insanlar bir tek Volkan ve ben değiliz.”

Ozan:

“Ne gibi bir düşünce?”

Haluk:

“Kısacası bu ikisi diyor ki; bu yaşta gerçekten seversen o kişiyle evlenebilirsin. Onu yıllarca bekleyebilir, 10 sene hiç ihanet etmeden, vazgeçmeden sevebilirsin diyorlar. Su da; böyle düşünecek tek akranım ikinizsiniz, dolayısıyla en iyisi siz evlenin diyor. Ben de hak veriyorum.”

Çağın:

“Ya birisiyle böyle bir muhabbette aynı fikirde olduğun takdirde evleneceksin diye bir şey mi var. Çok saçma.”

Volkan:

“Bu konuda aynı fikirde olduğunu duyduğum ve muhtemelen ileriki zamanlarda da duyabileceğim insanlar sadece sizsiniz. Dolayısıyla aynı görüştesiniz, istisna sayılırsınız diyerek bizi yakıştırması gayet normal Çağın.”

Ozan:

“Ya tamam da neden bunu tartışıyoruz ki. Su öyle düşünmüş, Çağın böyle düşünmüş…”

Su:

“Ama doğru dememiş miyim Ozan?”

Ozan:

“Bu konuyu derinlemesine incelemek lazım. Bu ikisi birbirini öldürür mü, yaşatır mı bilemeyiz. Mesela ışıl sevgili konusunda çok tutucudur. O niyetle gelenleri yanına bile yaklaştırmaz lakin volkan pek öyle değil. Defteri kabarık bile sayılır. Bakın şimdi mesela; Volkan, kaç tane sevgili eskittin bu güne kadar?”

                Volkan Ozan’ın söylediklerini düşünürken Işıl’ın hayatında bir erkeğin olmadığını ve önceden de asla olmadığını öğrenebilmişti ama sevinse miydi, üzülse miydi bilemiyordu. Volkan ki; ‘biri gider, biri gelir’ diyerek durmadan ilişki değiştiren bir gençti. Asıl şimdi bazı durumlar çıkmaza giriyordu. Sadece eğlence olsun diye kız arkadaşlarıyla gün geçirirken, bir gün bu hali yüzünden güvenilmez şahıs olabileceğini düşünemezdi ya!

                Ozan’ın sorusuna cevap vermek için ona doğru kafasını eğdi:

“Aslında İdil gibi görüştüğüm 15-20 kız vardı. Ama âşık olup da ciddi sevgili olduğum sadece 1’di. Şimdi lise 2’ye geçeceğim. Ve bu anlattığım olay ben 7.sınıftayken olmuştu. Tabi bir de çocukluk aşkım vardı ilkokulda. Onu da sayarsak 2 kez sevdim diyebilirim.”

Işıl:

“Ben de bunu anlamıyorum işte. O zaman ne işi vardı o İdil’in senin yanında?”

Su:

“Al benden de o kadar!”

Çağın:

“Sadece baş ağrısı yaratsın diye yanında bir hatun taşımak da çok mantıksız volkan…”

Volkan:

“Dediğimi duydunuz, 4 senedir böyle bir ilişkim yok. Denemeye çalışıyorum ve eğer beceremiyorsak çok uzatmıyorum. Bak hala arıyor, konuşmuyorum. Çünkü beni çok kırdı ve yıprattı yani şansımı zorlamayacağım. Sevdiklerimi üzdü. Ben yakınlaştıkça bu tür ilişki kurarak kızları tanıyorum. Öğreniyorum. Gelecekte hata yapmayayım diye çabalıyorum.”

Çağın:

“Yani bahanen bu. Şimdiki kızların davranışlarına bakarak, gelecekte karşılaşacaklarını tanıyacağını sanıyorsun. Öyle mi?”

Ozan:

“Aslında bir yandan haklı.”            

Çağın:

“Bırak Allah aşkına. Nesi haklı? Karşılaşabileceği milyonlarca insan var, kız var. Buradaki üç beş tanesinin tavırlarını tüm dünyaya mal edemez!”

Su:

“Ama bir tane Volkan var. Kızların davranışlarına göre bir yol çizebilir kendisine. Sütten ağzı yanarsa, yoğurdu üfleyerek yemeyi öğrenir.”

Volkan arkadaşının savunmasını beğenerek:

“Alnından öpülesi hatunsun vesselam!”

Işıl:

“Ama daha bu yaşta, bu kadar ilişkiden veya hatadan sonra halen öğrenemediysen, öğreneceğim diye uğraşmamalısındır belki de…”

Volkan:

“Haklısın. Geleceğine inandığım kişiyi beklemeliyim belki de.”

Çağın:

“Gelmez ayın on beşinde gelir Volkan. Beklemeye başla…”

Ozan:

“Çağın, umutsuzluğunu kendine sakla. Beklediği gelirse bir pasta kesersin.”

Çağın:

“Kesmezsem ne olayım!”

Haluk:

“Ulan amma da büyük dertmiş… İnsanların yarından umutlu olması sana resmen batıyor!”

Çağın:

“Haha! İnanılası bir şey olsa bari!”

Işıl:

“Sen inan Volkan. Bir gün gelir ama senin hatalarını sana hatırlatmaması için kendini kolla derim.”

Su:

“Evet volkan. Bu kadar çok, genç kızlara mal olmuş biri olman hoş karşılanmayabilir. Sonuçta herkesin dilinde senin özelin olabiliyor. Ve beklediğin hatun bu tür durumlardan hoşlanmayabilir. Yani yaşadıklarınız sadece size kalsın isteyebilir. Ben en azından kendi bakış açımla değerlendiriyorum. Ama unutma, benden çok daha sert kuralları olanlar vardır. Işıl gibi mesela.”

Volkan:

“Haklısın ssu. Bundan sonrası için elimden geleni yapacağım ama olan biten bazı yaşantıları değiştiremem biliyorsunuz. Ben elimden geldiğince bazı durumları değiştiririm, denerim lakin beni hatalarımla kabul edecek kadar büyük bir insan olduğunu varsayıyorum bu kişinin.”

Ozan:

“Öylesini bulursan bana da söyle kanka!”

Çağın:

“Ben öylesine bile tahammül edemem şu sıra.”

Haluk:

“Öylesi de Çağın gelse de kapris yapsa diye ölüyordu zaten…”

                Işıl saatine baktıktan sonra ssu’ya doğru eğildi:

“Ben acıktım kanka. Sıkıldım da. Haydi, çıkalım saat 6 olmuş. Ozan çocuklarla takılmak istiyordur daha, o gelmez.”

“Tamam ışıl. Gidelim.”

Gitme planları yaptıklarını sezen Volkan ortaya bir laf attı:

“Gençler! Bu gün bizim bahçeye gelsenize!”

                Işıl ve Su birbirlerine baktı, diğerleri kendi aralarında konuşmaya başladı. Bu daveti kabul ediyormuş gibi görünen Haluk ve Ozan vardı.

Çağın:

“Ne yedireceksin bize?”

Volkan:

“Misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş Çağın. Gel ve gör ne seçeneklerimiz varmış.”

Ozan:

“Sürekli sizin evde yemek yiyormuşuz gibi bir durum olacak.”

Volkan:

“Ee ne olmuş? Ben davet ediyorum! Sonuçta sen de benim bozduklarımı düzelttin değil mi?”

Ozan:

“Kanka ikisi aynı şey mi?”

Top peşinde koşuşturmaktan yorgun argın, muhabbete gelen Berk:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder